Bu Blogda Ara

1 Mart 2015 Pazar

TÜRKİYE BİRİNCİ!


Kendimi şanslı bir çocuk olarak görmemin en önemli nedenlerinden biri de anne ve babamın da birer Eurovision fanı olmasıydı sanırım. Kendimi bildim bileli OGAE Türkiye ailesindekileri tanır, Eurovision partilerine katılır, koltuklarında uyuklar (yaş itibariyle) ve Eurovision'u kaçırmadan izlerim. Asıl aklımın başına gelmesi, farkındalığımın artması  2003'e tekabül ediyor. 2003 yılı Mayıs ayında babamın sürekli "Eurovision yaklaşıyor! Sertab da var Ege" diyişlerini hatırlıyorum. Öncelikle Eurovision nedir kafam daha yeni almaya başlıyordu. Benim için o cümle "Aaa Sertab mı?? iyi Eurovision'u seyredelim" olarak kafamda cevap bulmuştu. Çocukken Sertab'a olan hayranlığım öyle böyle değildi bu yüzden de dikkatle izlemem biraz daha anlam kazanmıştı. Yarışma akşamı evdeki 3 odada bulunan 3 televizyon da açıktı (Eurovision seyretmek hiç bu kadar görgüsüzce olmamıştı), tipik bir gelenek olarak abur cuburlar, meyveler derken heyecan başladı. Sertab'ı sahnede gördüğüm o an benim için çok başkaydı. Yarışmayı daha yeni tanımaya başlıyordum ama Sertab'ı ilk kez öyle bir şov yaparken görmek inanılmaz bir duyguydu. Yarışma ise başlı başına bambaşka bir dünyaydı benim için. 



Annemle babam o sene iyi derece alacağımıza inandıkları için oylamayı nefessiz seyrettiler. Annem bir yandan  şu ülke şuna bu kadar puan verse bu ülke buna bu kadar puan verse diyerek birinci olma ihtimallerimizi düşünüyordu. Ben de bir yandan Belçika'ya sinir olmakla meşguldüm o çirkin şarkı nasıl o kadar puan alıyor diyordum (ki şu an çok severim). Bir yandan T.a.T.u için seviniyordum ki normalde de 1, 2 şarkısını dinlerdim. geçtiğimiz 10 yıldır yaşanan en heyecanlı oylamada son 2 ülke kala annemin yaptığı hesaplamalar sonunda Slovenya en az 10 verse 1.yiz demesi ve son ülke Slovenya'nın gerçekten Türkiye'ye 10 vermesiyle evde çığlıkların kopması ve bir anda telefonların çalmaya başlaması, Bülent Özveren'in "Türkiye birinci" haykırışları... hepsi bir anda yaşandı. İşte bugün tam o günün üstünden 10 yıl geçti. Ne şanslıyım ki o zaman daha 8 yaşında olmama rağmen o heyecanı yaşadım ve hatırlıyorum. Biliyorum ki benim gibi birçok kişinin Eurovision macerası o geceyle başladı. Hem bu yüzden hem de bir daha böyle bir ana tanıklık edebilir miyiz bilmediğim için bu önemli günü atlamak olmaz. Tüm Türk Eurovision severlerin 24 Mayıs'ı kutlu olsun!!!




Sırbistan Finali Bu Akşam!

Dün gece yapılan yarı final final sonucunda 15 şarkıdan 5 tanesi bu akşamki finalde yarışmaya hak kazandı! 



Bu akşam bu 5 şarkıdan bir tanesi Eurovision 2013 tarihine geçecek.



Saška Janković - Duga u tvojim očima:

Saška'yı Eurovision 2010'da Milan Stankovic'in, 2011'de Nina Radojičić'in arkasında vokal olarak izlemiştik. Bu sefer ise şansını solo olarak deniyor. Saška aynı zamanda ülkenin pop müzik yarışması Prvi glas Srbije 'ye de katılmış. Şarkısı çok güzel ancak seçilme ihtimalinde iddialı olacağını sanmıyorum.


SKY's - Magija: 

Korkunç bir sahne şovu sunan bu üç kızımızın isimleri Ksenija Knežević, Dana Gasić Gavaja, Anđela Vujović. Çok hevesliler şov yapıp ordan oraya gitmeye ama bu enerjisi düşük şarkıyla olacak şey değil ki. Şarkı dinledikçe sevilen türden bu yüzden seçilme ihtimalinde bu şarkının da çok şansı olacağını sanmıyorum.




Dušan Svilar - Spas:

Ben beni ilk saniyesinden etkileyen ve kendini dinlettiren şarkıları severim ve Eurovision'da da bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Bu finalde tek beni ilk dinleyişte etkileyen şarkı bu oldu. Dušan'ın kıyafetleri biraz Zeljko Joksimovic özentisi olmuş ama ne yapalım artık. Ayrıca Dušan aslen Hırvatistanlı ve 3 albümü bulunuyor.



Marija Mihajlović - Halo:


Pop, Jazz sanatçısı olan Marija, Sırbistan'ın önemli isimlerinden olan Dejan Cukic ile albüm yapmış. Şarkısı çok güzel Marija da çok iyi söylüyor seçilme ihtimalinde şansını bilemiyorum ama en azından dinleyebiliyorsunuz (son zamanlarda ulusal finallerde dinlenilecek şarkı olmuyor da).






Mirna Radulović, Nevena Božović, Sara Jovanović - Ljubav je svuda: 

Şarkının ne anlattığını bilmyorum ama şov da bir melek, bir şeytan bir de ikisi arasında kalmış bir kız bulunuyor. İşte bu kızımız Nevena Božović. Kendisi 2007 Junior Eurovison Song Contest 3.sü. Şarkı güzel olsa da şovda itici gelen bir şeyler var.





Bu akşam Türkiye saatiyle 22.00'de başlayacak Sırbistan Ulusal Final'i olan Beosong'u izlemek isterseniz Buraya Tıklayın !!

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Hello Europe, This Is Malmö Calling! 4

Eurovision haftası resmen başlamış bulunuyor!!! 

...Ve 1 yıldır heyecanla beklediğimiz hafta nihayet gelmiş bulunuyor! Bugün 1. yarı finalin ilk kıyafetli provası yapıldı. Şimdi 2. provayı yani jürilerin oy kullanacağı prova yapılıyor!

Ama her şeyden önce dün geceki muhteşem açılış partisini anlatmak istiyorum!

Akşam üstü 6 sularında başlayan kırmızı halı geçidi 'Malmö Opera' adındaki yerde yapılmaya başlandı. Çoğu fan ve press seyretmek için orada yerlerini aldı. Diğer çoğunlukta Euroclub'daki mini sinema salonundan seyretti. İşlerimi ancak bitirdiğim için saat 7 gibi Euroclub'a geçidi seyretmek için gittim. Ben gittiğimde çoğu ülke geçmişti. Organizasyonda her şey çok iyi görünüyordu. Çünkü son 2 yıldır bu seneki gibi kaliteli yapılmamıştı. Oscar törenlerinde olduğu gibi ekrandan seyredenler için iki tane sunucu konuşuyordu.



Kırmızı halı bittikten sonra Euroclub'ın içindeki başka bir bölümde Press akreditasyonu olanlar için bedava yemek ve içki servisi vardı. Akşam 9'a kadar Malmö Opera'da yapılan kokteylden sonra sanatçıların çoğu Euroclub'a geldiler. İşte ondan sonrası baya bir eğlenceliydi. Ben dahil bir çok kişi bir süre partinin tadını çıkarmak yerine nerede hangi sanatçı var diye ortalıkta gezdi. Neredeyse her delegasyon oradaydı ama hepsinin sanatçısı yoktu yanlarında. Aklıma geldiği kadar geceye sanatçısıyla katılan delegasyonlar.. Ermenistan, İsrail, İsviçre, Gürcistan, Romanya (Cezar hiç kaçırır mı?), Yunanistan, Malta, Azerbaycan, Slovenya, Bulgaristan, San Marino, İzlanda, Karadağ, Sırbistan ve Arnavutluk'du (Umarım atlamamışımdır). Onun dışında 2011 Malta temsilcisi Glen Vella, 2012 Estonya temsilcisi, Ott Lepland, 2007'de Sırbistan'a 1.lik Getiren Marija Serifovic'de oradaydı. Bir ara Marie Serreholt'un "Şimdi sahneye 2 senedir Melodifestivalen'e katılan bir şarkıcı geliyor" dedi. O an kulaklarım dikeldi tabii önce aklıma nedense Ulrik Munther geldi Danny ya da David Lindgren'i nedense düşünemiyorum o an. Sonra bir anda "David Lindgren" dedi ve ben büyük çığlıkla salonun en arkasından en önüne koştum. En önde snatçıların çıktığı sağ tarafa gittim. Ardından Robin'in dansçıları yanımıza geldiler. David 'Shout It Out' ile 'Skyline'ı söyledi. Bitirdiği an Robin'in dansçıları geçmeme izin verdiler ve öne daha çok yaklaştım. Tam David gidiyordu ki seslenip yanıma çağırdım. Güleç suratıyla kırmayıp geldi.



Bu sene Martin Rollinski'yle tanışmamdan sonra beni en çok mutlu eden şeylerden bir oldu. Nedeni de sanırım onları yıllardır Melodifestivalen'de izlediğim için. Eurovision sanatçılarını çoğunu aynı yıl tanıyorsunuz gene sizin için değerleri oluyor ama Melodifestivalen sanatçılarının yeri hep çok farklı. Sanırım İsveç'de olmanın harika yanlarını yavaş yavaş öğrenmeye başlıyorum! David'den sonra sahneye Alcazar'dan ayrılan ya da atıldığı söylenen Magnus çıktı. Kendi şarkılarıyla Alcazar'la söylediği şarkıları Medley halinde seslendirdi. Magnus'dan sonra da yılın yıldızı Robin sahneye çıktı. Gece sanatçılarla ve Eurovision şarkılarıyla geçti. 
Biz fanlar böyle Euroclub'a gelip eğlenen, bize katlanabilen sanatçıları severiz. Dün gece bunu yapanlar... Slovenya, Ermenistan, Yunanistan, İsviçre ve Karadağ idi. Diğerleri kendilerini şöyle gösterip gittiler. Daha doğrusu fazla ilgiden rahatsız oldular. Özellikle Azerbaycan bu aralar biraz uyuz davranıyor. Ferid fotoğraf çektirmeyi sevmese bile delegasyondakiler "hadi gidiyoruz" dediğinde "Dur bir saniye bir fotoğraf daha" diyor. Ülke delagasyonlarının böyle bir havalanmaları sanatçılar ayrı tutmaları falan ben dahil bütün fanların hoş karşılamadığı bir olay. Italya da her sene olduğu gibi bu sene de aynı şeyi yapıyor. 
Gece gene 4'e kadar pist doluydu. 1 ya da 2 delegasyon var ya da yoktu ama benim dikkatimi çeken bir şey oldu ki o da Danimarka'nın flüdünü çalan çocuğun ertesi gün provası olmasına rağmen zil zurna sarhoş halde sabah 4'de ayağına tuvalet kağıdı takılmış bir halde Euroclub'da olmasıydı. Barları kapattıkları halde o içki aranıyordu. Belli ki Danimarka delegasyonu biraz uyuyor! 

Ertesi gün basın merkezi 3'de açılacak, ilk prova 5'te başlayacak diye neyseki o inanılmaz yorgunluğumu günün yarısına kadar uyuyarak geçirebildim. Uyandığımda zaman Eurovision haftasını resmen açmanın zamanıydı. Basın merkezine vardıktan birkaç saat sonra akreditasyonlulara açık olan ilk provayı izlemek için Malmö arenada yerlerimizi aldık. 



Açılış muhteşemdi! Loreen Melodifestivalen'de yaptığı gibi şarkıyı çocuklarla söyledi. İzlerken tüylerim diken oldu. Arena'nın sonundan sahneye doğru köprü kurmuşlar. Loreen oradan yürüyerek sahneye geliyor. Şov bittiğinde o koca köprüyü yukarı kaldırıp ortamı boşaltıyorlar. Petra Mede'nin sunuculuğu çok sıkıcı açık ve net konuşmak için çok ağır konuşuyor ve gerçekten katlanılamaz olabiliyor. Açılışta ülkeleri kısa kısa tanıttıkları video çok iyi. Postcardlar harika. Yarışma sırasında araya giren Avusturalya'nın Eurovision sevgisi ve tabii ki bir Melodifestivalen efsanesi olan Sarah Dawn Finer'ın canlandırdığı Linda Woodruff klipleri ve Petra Mede'in Eurovision tarihini tanıtışı da izlenmeye değer. 

Muhtemel finalistler şöyle...

Avusturya (You will shine Natalie!)
Estonya (Bebek şansıyla gelirmiş... Burada sevmeye başladım)
Rusya (İlk 3 kesin gibi)
Danimarka (Maalesef birinci)
Ukrayna (BAYILDIM! Vokallerin sesi azaltmışlar... Gerçekten çok iyiydi. Süpriz yapar mı acaba?)
İrlanda (Bu yılın en iyi şovlarından birine sahip. Finale çıkmaması skandal olur)
Karadağ (Daha orjinalini bulamayız)
Belarus (23 Nisan)
Moldova (Sıkıcı gidiyor, yukarı da yükseliyor... kötüydü ama çıkar)
Sırbistan (Çok kötüler ama kesin çıkarlar)

12 Mayıs 2013 Pazar

Hello Europe, This Is Malmö Calling! 3

Herkese Malmö'deki 5. günümden merhaba!!

Bugün 5 büyüklerin provası yapıldı ama her şeyden önce dün geceki muhteşem Belarus partisinden bahsetmek istiyorum!
Arenada işlerim geç bitince normalde saat 10'da başlayan partiye 11.30 sularında gittik. Daha güvenlik girişinden şarkıcı geçidi olduğu belliydi. Şu ana kadar ki en kalabalık ve en sanatçısı bol partiydi. Bol bol yiyecekler, içecekler dağıtıldı. Benim gördüğüm Letonya, Rusya, Avusturya, İrlanda, Moldova, Hırvatistan, Yunanistan, Makedonya, Romanya, Arnavutluk, Karadağ, Sırbistan ve Azerbaycan oradaydı. Herkese ilgi vardı ama nefessiz ve hareketsiz bırakılan tek kişi Ferid'di. İnanılmaz bir ilgi vardı. Çok zor dışarı çıkardılar. Kazanama ihtimali düşündürmeye başladı! Moldova'nın geçen sene temsilcisi bu senenin söz yazarı Pasha Parfeny de oradaydı Onun dışında Marie Serreholt gene Disconnect me'yi söyledi. Ferid (Azerbaycan), Natalia Kelly (Avusturya), Who See & Nina Zizic (Karadağ) da sahneye çıkan isimlerdi. Onun dışında artık Euroclub'ın vazgeçilmezi olan Romanya temsilcisi Cezar bütün şarkılarda poz keser, ağır abi havasında dans etti baya tuhaftı cidden. Belarus temsilcisi Alyona ise inanılmaz derecede uyuzdu. Asla gülümsemiyor inanılmaz derecede kasıntıydı. Onun dışında sabah 4'e kadar Eurovision şarkılarıyla dans ettik. Çıktığımızda Merkez tren istasyonunun önünde geçerken Eurovision şarkıları duymaya başladık sonra bir baktık ki biraz ileri de yukarıda hoparlörden bangır bangır çaldıklarını fark ettik. Euroclub'da hızımızı alamayınca tren istasyonunun kapısında dans etmeye başladık. İnsanlar işlerine gitmeye başlamışlardı. Yanımızdan geçerken bir kişi bile tuhaf tuhaf bakmadı, gülmedi. Sanki normal bir şeymiş gibi geçip gittiler. Evet sanırım bu ülkede yaşamak istiyorum!!! 


Eve gittiğimde saat 5 olmuştu ve provalar 10'da başlıyordu. Duş alma, hazırlanma derken uyuyacak zaman olmaz diye tamamen uyumamayı planladım ama bedenim uykuya çoktan dalıp gitmiş. Neyse ki sabah 9.30'da uyandım ve direk arenaya geldim. Geldiğimde Almanya provaya girmişti yani İspanya ve Fransa'yı kaçırmıştım. Bu yüzden gösterim sırasında tepkiler nasıldı bilemiyorum... Big 5'ın basın toplantıları birebir yapıldı. Sanatçılar stantlarda durdu ve röportaj yapmak isteyenler sıraya girdiler. Bu sefer fotoğraf çektirmek isteyenler için imkanlar pek de olanaklı değildi.

İspanya'nın provasını sonra seyrettim ve çok da iyi olduğunu düşünmüyorum yani şöyle fazla klişe gidiyor. Daha ötesini de beklemek doğru olmazdı galiba. Raquel'in sesi, her şeyi harika ama olmuyor 15.likten ileri gidemezler bence. Basın toplantısına ilgi çoktu.


Fransa temsilcisi Amandine sahnedeyken bana Melodifestivalen'den tanıdığımız Caroline Af Ugglas'ı hatırlattı. Onun tarzında giden bir havası var. Etkileyici bir yanı olduğunu kabul etsem de alacağı puandan emin olamıyorum.


Şükür Cascada'nın solisti Natalie kıyafetini değiştirmiş! Yani umarım o elbiseyle yarışacaktır. O kilolarda bir kadının ulusal finalde giydiği elbise tam bir kabustu. Gerçi bunda bile bel bölgesine baktığınızda gene görüntü kirliliği oluşuyor. Şov gene çok basitti. Basın merkezinde baya alkış aldı ama bariz fan balonu olduğu belli çok basitti çünkü. 



İsveç'in provası çok çok iyiydi. Robin Melodifestivalen'den beri zayıflamış ve sahneye eklenen düzenek çok hoştu. Robin'in sesinden bahsetmek ayıp olur zaten. İsveçlilerin yoğun olduğu bir yerde haliyle ilgi çok fazlaydı. Basın toplantısında bugün gördüğüm en sıcak sanatçıydı. Kendine güvendiği de çok belli.




Bonnie Tyler'ı vokalistleri bile kurtarmadı. Efsane isimleri bu şekilde görmek ciddi anlamda üzüyor. Sesi çok kötüydü herkes izlerken suratlarını buruşturdu. Gene de efsane olduğu için basın toplantısında ilgi çoktu. O da insanlar çok sıcak davrananlardandı.




...Ve benim ikinci ülkem dediğim İtalya!! Marco dün gece konser verip sabah uçakla Malmö'ye geldi ve bu arada hiç uyumamış. Bundan dolayı ve delegasyonun biraz kaprisli halinden dolayı basın toplantısını iptal ettiler. Prova sırasında da yorgun olduğu çok belliydi. 4 tane yaptı ve bir tanesinin sonunda sözleri karıştırdı. Provayı İtalyan fanlarla izledim ve hepimiz Marco kameralara oynasın, biraz hareket etsin, şapkayı çıkarsın... vs vs diye yorumlar yaparak izledik. Neyse ki bir provasında mikrofonu eline alıp sahnenin ortasına geldi. İnşallah haftaya finalde de aynısını yapar!!



Bu akşam Kırmızı Halı ve Açılış Partisi var. Kırmızı halı Malmö Opera isimli bir yerde yapılacak ve bildiğim kadarıyla yalnızca delegasyonlar girebilecek. Ardından sanatçıların katılımıyla da parti Euroclub'da devam edecek. Neler olacağını merak ediyorum... Siz de ediyorsanız yarın hepsini öğreneceksiniz! 

Burayla ilgili merak ettiğiniz her soruyu yorum olarak yazarsanız sizi bilgilendiririm! Yarın görüşmek üzere!!

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Hello Europe, This Is Malmö Calling! 2

Soğuk bir Malmö gününden merhaba!!!

Eğer çok yorgun ve sıfır uykuluysanız ama hala eğlenmeden geri kalmıyorsanız bu Eurovision'da olduğunuzun belirtisidir. Her anını dolu dolu yaşayan bir fan için Eurovision haftası vücut sınırlarının ötesine erişmek gibi bir şey. Bütün gün provaları takip edip, basın merkezinden çıkıp Euroclub'a gidip sabaha kadar eğlenmek ve aynı hızla basın merkezine geri dönmek ve dediğim şeyleri bir döngü halinde yaşıyor olmak çok da kolay bir şey değil. Bunu yapan da çok fan yok ne yalan söyleyeyim. Geçtiğimiz senelerde dikkatimi çeken bu sene kesin olarak emin olduğum bir konu var ki o da son hafta gelen fanların yalnızca ortam yapmak, eğlenmek amaçlı geldiği. Geçtiğimiz hafta herkes arı gibi çalışıyordu ve akşam Euroclub'da eğleniyordu. Şimdi birkaç fan geliyor asla basın merkezinde görmüyorsunuz ama Euroclub'da sabahlıyorlar. Bu insanlara basın akreditasyonu verilmesi bile benim için doğru bir şey değil....
Sonuç olarak dün size ilk yazıyı yayınladıktan sonra gecelerimizin vazgeçilmezi Euroclub'a gittim. Euroclub'ın dünkü programına bakmamıştım ve gittiğimde gördüklerim benim için tam bir süprizdi. Öncelikle normal gecelerde uzun bir salon olan Euroclub'ı bir bölümünü perdeyle bölüyorlardı ama dün gece bütün alan açıktı.


Normal günlerde Euroclub


Dün gece Euroclub
Açıkcası ben kapalı halini tercih ederim büyük ortamları insanları uzaklaştırıyor ve çok samimiyetsiz ve sıkıcı oluyor. Ama tabii ki konumuz bu değil. Dün akşam işler biraz farklıydı. Salona ilk girdiğimde gördüğüm ilk insanlar sağ tatrafta duran Takasa (İsviçre) ekibi oldu. Birkaç dakika içinde sahneye İsveç'in ulusal finali Melodifestivalen'den tanıdığımız Marie Serreholt çıktı. Sebebiyse bu son hafta Euroclub organizasyonlarının sunuculuğunu yapacak olmasıydı. Geceyi 2009 Melodifestivalen'de yarıştığı şarkısı Disconnect Me'yi söyleyerek başlattı. Ardından sahneye İsviçreli grubumuz Takasa çıktı. Ardından Marie Serreholt'un vokalist ekibi Eurovision Medley yaptılar. Daha sonra tipik Eurovision partimize devam ettik ancak ortamın büyüklüğü o sevmediğim kopukluğa sebep oludu. Diğer bir yandan İspanyol fanların şehre gelmiş olması ve  pistte bütün şarkıların kareografilerini yapıyor olmaları da ayrı bir hoştu. Aynı zamanda Romanya'nın temsilcisi  Cezar'da dün gece Euroclub'daydı ve şarkısı çaldığında kendinden geçerek dans etti (Sanırım tek dans eden oydu). Gece bir süreden sonra herkesin gitmiş olması ve pistte birkaç kişi kalmamız ve üst üste Düm Tek Tek, Everyway That I Can ve Şarkı Sevgi Üstüne'nin çalması bizi pek bir mutlu etti. Eve vardığımda hava aydınlanıyordu (yani saat 4 civarı). Alarmı kurmaya unutmuş olsam da beynim nasıl kodlandıysa duruma erkenden kalkmayı başardım ve hızla Letonya'nın provasını kaçırmamak üzere basın merkezine geldim.

...Evet Letonya'yı kaçırmak istemedim çünkü inanılmaz bir enerjileri var!!! Burada da beklediğimden ilgi gördüler. Açıkcası çıkacaklarını düşünmüyordum ama şu an neredeyse emin olmaya başladım çok eğlenceliler ve şu an yarışmada onlar bir tane daha yok! Ayrıca bugün Escextra ekibi Livestreamlerini karşı masamızda yapıyorlardı ve konukları PeR idi. Türk fanlardan birkaç soru gelince ne olduğunu bilmiyorum ama gitaristleri bir anda Akdeniz Akşamlarını söylemeye başladılar. Ekip bizim Türk olduğumuzu bildiği içinde o an baya güzel oldu. Gerçekten çok içtenler... Bol bol şans diliyorum.





Takip edenler bilir benim favorim San Marino! Valentina acayip derecede sevimli  ve çok sıcak kalpli ancak sahnede inanılmaz vasat duruyor. Olmuyor şarkının o asilliğini yansıtamıyor. Gene de iyi bir derece alacağını umuyorum. Bugün basın toplantısında fazla sahteydi Valentina. "Bu şarkıyla insanlara ne anlatmak istiyorsunuz" tarzındaki sorulara... "Kalbimden seslenmeye ve sadece sevgi vermeye çalışıyorum" tarzında cevaplar verdi. Geçen seneyle bu sene arasındaki bu değişikliği de büyüme olarak görüyor ve geçen seneyi bir deneyim, bir öğreti olarak görüyormuş. Finalde görmek ve iyi derece almasını izlemek istiyorum!!


Amsterdam'daki konserden sonra Esma ile çok dalga geçilmişti. Sebebi de korkunç bir şekilde şarkıyı söylemesiydi daha doğrusu söylemeye çalışmasıydı. Bugün de aynı şey oldu. Lozano'yla etkilendiğiniz şarkı Esma'nın girmesiyle "Hey allahım nereden çıktın yaa" dedirtiyor. Arkasına 2 vokalist koymaları bile kurtarmamış. Bu kadar harika bir sesin nasıl böyle çıktığını hala anlayamıyorum. Allah kolaylık versin. 


Bu sene ilk kez Azerbaycan'ın provasını seyrettim ve Ferid'den beklediğimin çok çok daha ötesindeydi. İzlerken gözlerim bile doldu diyebilirim. Ferid çok iyi, şov harika, şarkı zaten muhteşem... Her an Bakü için rezervasyonlar yapmaya başlayabiliriz yani. En azından umarım. Onun dışında her sene olduğu gibi bu sene de backstage bölümüne gittim  delegasyon ekibiyle konuştum. Söyledikleri şey ise Ferid'in şovunda kullandıkları kutunun hava almaması ve bunun içindeki dansçı için büyük sorun yapmasıydı. Bir provada dansçı 3 dakika boyunca nefessiz kalarak dans etmiş. Bu yüzden 4 kere kutu değiştirmek zorunda kalmışlar. Şu an durumlar iyiymiş. 



Sevgili finli sanatçımız Krista aynı sevimsizliği ile devam ediyor yoluna. Evde kalmış bir kadın havasında gitmeye devam ediyor burda da kendimi sevdireceğim diye didinip duruyor. Yapmadığı şey kalmadı diyim size. Yarı finali geçemezse sanırım en çok ben sevineceğim. Euroclub'da çaldığında dans etmeye yarıyor bir tek onun dışında pek de katlanılacak gibi değil.



Malta bugün biraz daha iyiydi. Şarkıyı çok sevsem de çok yeterli gelir mi o şov bilemiyorum. Süpriz yapıp çıkarsa da en çok ben sevinirim. Gianluca ve ekibi gerçekten inanılmaz sevimliler.



En nefret ettiğim ülke olan Bulgaristan'ın temsilcileri Elitsa ve Stoyan 2007'de ne kullandılarsa gene aynısını yaptılar sahnede. Sadece biraz daha etkin bir halde. Hala Water'dan sonra nasıl bu hallere düştüklerine şaşırıyorum. Onun büyüsünden böyle katlanılamaz bir şey... Seveni çok ve ben bunu gerçekten anlayamıyorum.



İzlanda'nın solisti Eythor Ingi her zamanki asilliği ile sahnedeydi. Yılın en şık şarkılarından birine sahip. Bence jüriye oynayacak şarkılardan ama televotingde ne olur bilemiyorum. Oy alabilme potansiyelini yüksek görmüyorum ama umarım finale kalır!




Dediğim gibi bu sene eğlenceli, enerjiyi yükseltecek şarkı pek yok. Ne şans ki bu yarı finalde onlardan biraz var. 9. Sırada gelmiş geçmiş en eğlenceli ve etnik şarkılardan birine sahip olan Yunanistan var! Onları seyrederken yerinizde duruyorsanız sizde gerçekten bir sorun olabilir. En azından her şeye rağmen Alcohol Is Free diyen bir ekibe katılmamak elde değil di mi? Finalde olmamaları skandal olur. (Dediğim gibi her sene olduğu gibi bu sene de Backstage e girmeyi başardım)  






Olmadı bu bize yapılmamalıydı. İsrail'in solisti Moran Mazor o elbiseyi değiştirmeliydi. Şarkı harika, vokal harika ama o elbise... Görüntüye odaklanınca geri kalan şeylere dikkat edemiyor insan. Gene de jürilik şarkılardan fazlasıyla da güçlü bakalım ne olacak. 



Normalde olsa dinleyebileceğim ama burada böyle bir yarışmada izlediğimde bir de böyle yarışmacılar içinde gördüğümde inanılmaz derecede vasat gelen bir şarkıya sahip bu sene Ermenistan. Ayrıca çok eleştirildikten sonra Gor'un kaşlarını aldığı da gözden kaçmadı tabii ki.



Macaristan... Sevemiyorum bir türlü hep aynı vasat bir şekilde gidiyor. Solistin korkunç derecedeki sevimsizliği ve etrafa sardığı negatiflik Macar fanları bile tiksindiriyor. Çoğu kişi desteklerken adamın kişiliğini görüp düşüncelerinden vazgeçmiş durumdalar. Final yapmaması umuduyla!



Gürcistan... Hiç favorim olmayan şarkıyı burada sevdim. Provaları çok güçlüydü ve gene tüylerimi diken diken etmeyi başardılar. Ancak onlar prova sırasındayken arkadan biri şarkının üstüne geçtiğimiz senenin İspanya şarkısını "Quedate Conmigo"yu söyledi ve neredeyse aynı melodiydi. Bir de keşke Sophie ve Nodi biraz daha sevimli olsalarmış... Kesin finaldeler. İlk 5 bekliyorum. Süpriz yaparlar mı? Onu da bekliyorum. 



İsviçre çok iyi ancak bir sıkıntı var ki o da oldukları yerde dikiliyor olmaları. Bunun sebebini 95 yaşındaki grup üyelerine bağlamak istiyorum ama o da mantıklı olmuyor onu yormayacakları başka bir kareografi de seçilebilirdi. Bu şekilde olması şarkıyı biraz sıkıcı hale getirmiş. Destekleyicileri çok olacaktır. Finalde görmeyi isterim. 



Romanya sahneye çıktığı andan sonuna kadar bütün press center olarak yerlerde sürünerek güldük. Inanılmaz derecede saçma ve rezil ötesi bir şov sergiliyorlar. Dalga geçtiğimiz sıralarda fanlardan biri Cezar'la aynı tonda şarkıyı söyleyerek eşlik etti bütün press centerdan da alkışı almayı başardı. Cezar da sanırım bunu öğrenmiş ve onun kim olduğunu sordu ardından fan kalktı ve ona tekrar şarkıyı söylettiler. Cezar'ın çok hoşuna gitti ve "Aslına bakarsan bir backvokaliste ihtiyacım oluyor" dedi. "Sende ışık var değerlendirmelisin. Belki de gelecekteki yarışmacı sensin... Neden olmasın" dedi. Finale çıkarsa sıkandal olur. 



Bugün de böyle geçti. Yarın 5 büyük ülkenin finali var. Onları çok büyük bir heyecanla bekliyorum. Bu akşam ise Belarus'un partisine gidiyoruz. Söylentilere Vodka free olacakmış! O zamaaaan Alcohol Alcohol Alcohol Is Freeeee.... Gecenin dedikoduları ve heyecanla beklenen 5 büyüklerin provasını kaçırmak istemezsiniz. Takipte kalııın!!

*** Burada ojelerime büyük bir ilgi var! Son 3 yıldır sadece 3 kere yaptığım şekillere merhaba deyin!



                                                                                                                                      

10 Mayıs 2013 Cuma

Hello Europe, This Is Malmö Calling!

Herkese 2013'ün Eurovision başkenti Malmö'den Merhaba!!!!



Yaklaşık 3 gün önce ayın 7'si akşamı Stockholm'e varmak, ardından trenle Malmö'ye gelmek üzere yola çıktım. Aslında bütün plan buydu ancak Isveç'in bu kadar medeniyet içinde yaşadığı düzensizliği daha ilk günden görmüş oldum. Gece o saatte Malmö'ye gidecek bir tren bile yoktu üstelik varolduğu internette yazdığı halde. Sonuç olarak sabah 5'e kadar Stockholm'de bekledim. Güneşin 3 sularında doğduğu sokakların inanılmaz derecede eğlenen ve asla kimseyi rahatsız etmeyen insanlarla dolu olduğuna tanık oldum. Yaklaşık 4 saatlik bir yolculuğun ardından Eurovision başkentimize vardım. Evde hızlı bir yerleşme ve üst değişikliğinden sonra dışarı tekrar çıkmam ve Shuttle durağını görmem bir oldu. Aslında Shutllelara akreditasyonsuz binmek mümkün değil. Ben akreditasyonu almam gerek diyince arenaya kolayca vardım. Her sene olduğu gibi bu sene de basın akreditasyonu olanlara içinde basın eşyalarının olduğu bir çanta dağıtıldı. Diğer senelerden farklı olarak daha küçük ve daha kalitesiz olduğu da bir gerçek. 




Bu senenin diğer senelerden farkı ilk 1 haftanın basın merkezi yerine Euroclub'da geçmiş olması. Ülkeler provalarını yaptıktan yaklaşık 10, 15 dakika sonra Euroclub'ın içindeki minik sinema salonunda provalar seyrediliyordu ve yarımsaat sonra provasını yapan ülkeler arenadan Euroclub'a geliyor önce sahneye çıkıyor sunucunun birkaç sorusunu yanıtlıyor ardından stantlara geçiyorlardı. Röportaj yapacak ya da fotoğraf çektirmek isteyenler de sıraya giriyorlardı. Başlarda yadırgadığım bir ortamdı çünkü bilgisayarlar yoktu ve benim gibi bilgisayarını getirmeyenler için fazlasıyla sorun olmuştu ama bugün Press Center'a geçince anladım ki aslında Euroclub'da olmak daha iyiydi. Sanatçılara yakın olmak açısından ve ortamın küçük ve sevimli olmasından. Şimdi ortam büyüdü insanlar çoğaldı biraz daha ortam samimiyetsizleşmeye başladı yani.


Geçtiğimiz iki günde bahsettiğim Euroclub'ın şansıyla neredeyse prova yapan herkesle tanışma imkanım oldu. Kişisel olarak ya da performans olarak sevmediğim çoğu sanatçıya da bu sayede ısınmış oldum.
Eurovision hakkında en sevdiğim şeylerden biri de Euroclub'da olmak geçtiğimiz son 2 günde hayatımda eğlenmediğim kadar eğlendim. 2 günüm birkaç saatlik uykularla geçiti çünkü Euroclub'ı kapatıp havayı aydınlatıp döndüm hep eve. Buraya gelmeden önce Istanbul'da yaptığımız partide sesimi kısmıştım ve buraya geldiğimde de tam iyileşmemişti ona rağmen Euroclub'da dozu kaçırınca gene az çok sesim kısıldı. Ne yalan söyliyim fazlasıyla buna değer! Bütün bir gecenin Eurovision şarkıları dinleyerek geçiyor olması sanırım ben ve benim gibiler için cennette olduğunu hissetmeye neden oluyor. Euroclub'dan söz açılmışken hemen geçtiğimiz iki gecenin dedikodularını aktarıyorum... 

İlk gece Irlanda delegasyonu Euroclub'daydı Ryan'ın kendisi yoktu ama dansçıları ve delegasyon ekibi bütün gece bizimle dans ederek sabahladılar. Hayatımda Ispanyollardan sonra gördüğüm en eğlenceli ekiplerdi. O andan sonra İrlanda'ya karşı olan bakışım baya değişmişti. Ertesi gece yani dün San Marino partisi vardı. Parti Euroclub'ın içindeki başka bir salonda gerçekleşiyordu. Valentina jazz versiyonlu italyanca şarkılarla Social Network ile Vola'nın ingilizcesini söyledi. Geçen seneki San Marino partisi gibi çoğu bölümü kendilerini ve ekiplerini överek geçirdiler. Gecenin konukları Israil temsilcisi Moran Mazor ile Belçika'nın temsilcisi Roberto Bellarossa idi. San Marino partisi sıkıcı olmaya başlayınca herkes Euroclub bölümüne geçti. Orada da Azeri ekip vardı. Herkes Ferid'le fotoğraf çektiriyordu. Istanbul'da yaptığımız Ogae Türkiye buluşmasında da tanıştığımız için beni görünce selam verdi ve bir anda dert yanmaya başladı "Ben eğlenmek istiyorum. Dans etmek istiyorum ama beni rahat bırakmıyorlar" dedi ki çok da haklıydı. Herkes başına toplanmış fotoğraf için bekliyordu. Onun yönünden düşündüğümde ona hak veriyor ve üzülüyordum. Fanların tarafından düşününce de belki de hayatlarında bir daha göremeyecek oldukları sanatçıyla fotoğraf çektirmek istiyorlardı. Sonuç olarak bir süre sonra ortamın rahatlamasıyla bütün Azeri ekiple kendimizi piste attık. Tam baya eğlenmeye başladığımız sırada 2008 Ermenistan şarkısı Qele Qele çalmaya başladı ve hepsi birden dans etmeyi kesti. Önce anlamadım sorduğumda Ermeni şarkısı çalıyor dans edemeyiz dediler. Bana tuhaf geldi. Aradaki durumu anlarım ama Eurovision'un amacı bu seneki tema gibi "We Are One". Bu tarz politik bir davranış tuhaf geldi. Onun dışında eğlence devam etti tabii ki. Bir de delegasyona inşallah kazanırsınız ne olur kazanın herkes Bakü'ye dönmek istiyor tarzındaki yalvarışlarımdan sonra bana gelen cevap... "Geçen sene çok yorucuydu, inşallah kazanmayız çok da para harcadık" tarzındaydı. Onlar için üzgünüm çünkü Ferid muhteşem bir şekilde hazırlanmış durumda ve burada herkesin favorisi!

Bugün ilk kez press center'a geldik. Geçtiğimiz senelere göre çok daha büyük. Normalde press bölümündeki bütün masalarda bilgisayar olur ancak bu sefer bütün masalar boş. Eğer laptopunuzu getirmediyseniz ve akreditasyonunuz press ise buradan bilgisayar ödünç alabiliyorsunuz. Bu anlamda biraz can sıkıcı. Onun dışında yiyeceklerin hepsi paralı (ki Bakü'de ziyafet çekerken her şeyi bedava yemek ayrı bir hoştu) kahve ve çay free. Onun dışında internet bağlantısında baya sorun var neredeyse herkes bilgisayarları LAN kablolarıyla bağladı. İki dev ekran var ama sesleri arada gidiyor. Sonuç olarak çoğu şey hala oturmamış durumda ve herkes bir yandan sinir olup bir yandan tadını çıkarmaya çalışıyor.
Günün yıldızı başta sevgi kelebeği Finlandiyalı Krista olmak üzere Avusturya, Danimarka, Ukrayna, Rusya, İrlanda ve Sırbistan'dı. Aslında basın toplantısına en çok ilgi gösterilenler bunlardı. Onun dışında Belarus'da baya doluydu ama onun sebebi basın toplantısı sonunda promo dağıtacak olmalarıydı. Konferans bittikten sonra insanların normalde Alyona'nın fotoğrafını çekmek için sağa gitmesi gerekirken herkes solda promoları almaya gitti. Sonuç olarak Belaruslu kızımız bir tek kendini kandırıyor. Onun dışında İtalya kökenli belçikalı sanatçımız Roberto Bellarossa'ya da ilgi oldukça yoğundu. Daha 18 yaşında olan Roberto, şarkıyı seçmesinin sebebinin daha önce aşkla yaşadığı kötü tecrübe olmasından bahsetti ve bütün basın merkezini oovvv honeeey sesleriyle inletti.
Bugün benim dikkatimi çekenler ise...


Bence günün en güçlü provası Irlanda'nındı şüphesiz. Gelmeden önce düşündüğüm her şeyi bugün canlı canlı izleyince geri aldım. Kesinlikle bu sene izleyemediğimiz türden bir şov sergiliyor! 


Sevgili Beyaz Rusyalı Alyona Lanskaya yarışmaya katılmak için çok yanlış bir zaman seçmiş şüphesiz... Yaptığı şovu Eurovision'da en son 2008'de görmüştük. Artık klişeleşmiş Helena Paparizou, Kalomira, Sirusho tarzındaki bir şov ve şarkı gerçekten fazla baya kaçıyor.



Ülkeler bir günde 3 prova yapıyorlar ve Danimarka ilk provasında çok iyi değildi son ikisinde ise fazla iyiydi! Emmlie çok güzel görünüyordu, elbisesi çok güzeldi ve kamera açıları muhteşemdi! Hala en büyük 
adaylardan ama umarım kazanmaz (KUZEY ÜLKESİ İSTEMİYORUUUUZZZ!)



Karadağ... Şovları fena değil ama ben daha çılgınca daha değişik bir şey beklerdim. Gene farklılar sınırların baya dışındalar ama ne yazık ki bu onları finale çıkarmaya yetmeyecek.




Sırplı temsilcilerimiz Moje 3'nin kıyafetleri değiştirmesi sanırım başlarına gelebilecek en korkunç şey olabilir! Gerçi ulusal finallerindeki şeytan ve melek konsepti de bir o kadar kötüydü. Olmuyor sevemiyorum. İticiler. 



Genel olarak son 3 günü böyle aktarıyorum... Yarından itibaren günü gününe size ayrıntılarıyla Malmö'deymiş gibi hissettireceğim!! Yarın Görüşürüz!

Dakikası dakikasına takip etmek için:
Twitter: @helinege 

30 Nisan 2013 Salı

Eurovision Geri Sayımı... 2.Yarı Final!

Sonunda yılın en güzel ayındayız! 

Bütün yıl ne yaşarsak yaşayalım biraz da olsa derdimizi tasamızı unuttuğumuz o muhteşem 3 gecenin yaşandığı 'mübarek' aydayız. 3 gece diyorum ama aslına bakarsanız her şey 5 Mayıs'ta başlayacak! Avrupa'nın dört bir yanından Malmö'ye gidecek basın ve fanlar 5 Mayıs'tan itibaren provaları seyretmeye ve haber yapmaya başlayacaklar (Aynı şekilde 8 Mayıs'tan 19 Mayıs'a kadar benim de Malmö'den canlı canlı yazacağım günlüğümü okuyabilir, provalar ve dedikodular hakkında bilgi alabilirsiniz!).




Geri sayıma başladığımız bugünlerde şarkı yorumlarım ve tanıtımım hızla devam ediyor... Ve işte sıra 16 Mayıs akşamı seyredeceğimiz ikinci yarı finalde!

Çok zor geçecek, çoğu şarkıya yazık olacak ve bence sonucu adil bitmeyecek 2. Yarı finali ilk açacak ülke Letonya olacak. Dinleyenlerin genelde kötü ve klişe bulduğu bir şarkı benim için ise tam aksine fazlasıyla eğlenceli. Yani bu sene öyle bir yıl ki eğlenecek şarkı bulmak çok zor hatta bir elin parmağını geçmez diyeyim sizlere. İşte Letonya sağ olsun bize böylesine hareketli bir şarkı sunmuş... Euroclub'da eğleneceğimiz bir şarkı olacak ama maalesef ki 16 Mayıs akşamı kendisine veda edeceğiz.




Benim bu seneki en büyük favorilerimden biriyle tanışın... SAN MARINO! Her türlü uluslararası yarışmalarda yüzüne bakılmayan, büyük şeyler beklenilmeyen minicik bir ülke olan San Marino bu sene fazlasıyla iddialı. Aslında konuya şöyle başlayayım... geçtiğimiz sene şarkıları tam bir fiyaskoydu (Bknz. The Social Network Song ). Üstelik şarkının sahibi Alman söz yazarı besteci Ralp Siegel idi (Bu ismi 21 kere Eurovision'a katılmış olmasından ve 1982 yılında aldığı birincilikten tanıyoruz). Geçtiğimiz senenin temsilcisi Valentina Monetta ise yüzünden de okunan o hırs ifadesini bize kanıtlayarak bu sene de tekrar bir Ralp Siegel şarkısıyla kendini Eurovision'un kucağına attı. Gelin görün ki geçtiğimiz senenin en kötü şarkısını söyleyen kadın belki de bu senenin en iyi şarkısını söylüyor! Jürinin oyları kesin gibi geri kalanı halk oylamasına kalmış. Finalde olmalı yoksa skandal olur! (Yalnız bir sorun var ki gittiği her yerde giydiği o korkunç kırmızı elbisesini daha hoş bir şeyle değiştirmeli zaten kadın itici onunla iyice şarkının ruhu bozuluyor)


Bu sene Makedonya için ne desem boş... ilk açıklandığında Esma Recepova'nın varolmasına sevinmiştim çünkü etnik bir şeyler duyabilirdik üstelik yanında Lozano olacaktı ki bunun anlamı etnik ritimlerle pop ritminin birlikte olacağı bir şarkı duyacağımızdı... İlk seçtikleri şarkıları Imperija'yı çok beğenmemiştim ama şu an karar kıldıkları ve yarışacakları şarkıları 'Pred Da Se Razdeni' o kadar vasat ki Imperija'yı baya özlüyorum... Üstelik Esma'nın bölümleri tam bir kabus! Kabus demişken Amsterdam konserinde Esma'nın canlı performansını izlemelisiniz... Ben izlerken sadece ve sadece Lozano'ya acıdım. İnşallah Esma Eurovision sahnesinde böyle olmaz. ( Bknz. Eurovision In Concert F.Y.R. Macedonia )




Bu seneki diğer bir favorim ise ilk katıldıkları yıl 2008'den beri en kötü dereceleri 8.lik olan ve hep kaliteli şarkılarla katılan Azerbaycan! Aslında bunu da biraz çalıştıkları söz yazarı ve besteci İsveçlilere borçlular ya neyse... Gene de bizden çok önde gittikleri bir gerçek. Temsilcileri genç bir yetenek olan Ferid Memmedov! Her sene olduğu gibi bu sene de Azerbaycan fanların favori listesine rahatça yerleşti. Bu kadar kötü şarkılar içinde çok iyi şeyler yapacağına inanıyorum. Hatta kazansa sanırım en çok ben sevinirim Bakü'ye dönelim tekrar HADİ FERİD!! 




Finlandiya bu sene karşımıza tam toplama bir şarkı ve şarkıcıyla çıkıyor! Şöyle anlatayım... Şarkının psikopat takıntılığı ve klibi P!nk, Krista'nın kendini Kesha sanması, şarkının melodisi ve her şeyiyle Katty Perry diye haykırması... Böylelikle 2013'ün en yapmacık şarkısına hoşgeldiniz! Sağ olsunlar gay bir çiftimiz de şarkıya aşklarını anlatan bir klip çektikleri için şarkı bir anda o kesimin favorisi oldu bu da demek oluyor ki Eurovision fanlarının çoğunluğu bir anda bu yapay şarkının hastası oldu... MAALESEF! Finale çıkabilir ama sonu 20lerde falan olacak.




Sevgili Maltalılar 2 yıldır beni çok mutlu ediyorlar sağ olsunlar. Uzun mu uzun eleme turlarına rağmen 2 senedir doğru şarkıyı seçmeyi başarıyorlar. Bu seneki sanatçımızın asıl mesleği doktor (evet aklınıza Türkiye'den örnek kim geldiğini biliyorum ama neyse ki Maltalı doktorumuz bizimki gibi çığırmıyor). Şarkı ise 'Train' dinliyorsanız sizi cennette hissettirir... Gianluca'ya benden bolca şans dilekleri!




Gelelim benim için yılın en berbat en korkunç şarkısına... 2005 yılından beri katılan Bulgaristan'ı ilk ve son kez 2007'de finale çıkaran Elitsa ve Stoyan kör talihlerini yenmek için bir kez daha Eurovision sahnesinde şanslarını deneyecekler. Tekrar katılacaklarını duyduğumda baya sevinmiştim çünkü 2007'deki şarkıları çok iyiydi ve önceki katılımcıları Eurovision'da görmek garip bir şekilde beni mutlu ediyor. Ancak her şey düşündüğüm gibi gitmedi... Seçtikleri bu şarkı benim için tam bir felaket... İnşallah finale çıkmaları gibi bir yanlışlık olmaz da seneye artık Bulgaristan yarışmadan çekilme kararı falan alır çünkü ben bu şarkı yüzünden direk ülkeden soğudum... 




İlk seçildiği zaman ön yargılı davranmıştım ama sonra beni büyüleyenlerden biri oldu İzlanda'nın şarkısı! Ne anlattığını bilmiyor, anlamıyor olsam da müziğin muhteşem evrenselliği kendini gösteriyor. Bu sene huzurla dinlediğim nadir şarkılardan. Klibi de bir o kadar mükemmel. Izlanda beni son birkaç yıldır gerçekten mutlu eden ülkelerden. Bu sene de finali hak ediyor!!




...Ve gelelim yılın en eğlenceli şarkısına. Yunanistan Eurovision'a her sene etnik melodilerle katılsa asla sıkılmam. Bence kimse de sıkılmaz. Çünkü içinde melodi var, gerçek müzik var. Bir o kadar da eğlence var. Bir şekilde yüzünüzü gülümsetiyorlar. Bu seneki şarkıları ise bambaşka bir şey... Çoook uzun yıllar hatırlanacak hatta klişeleşecek bir şarkı! Her şeye rağmen Alcohol Is Free! 




Yılın gizli iddialılarından biri Israil şüphesiz. Kimsenin dikkati bu güçlü şarkının üstünde değil... Jüriyi çok rahat etkileyecek sevgili Moran Mazor. Tabii ulusal finalde giydiği o korkunç kıyafeti veya benzerlerini giymezse. Finale çıkarsa beklenilenden daha iyi bir dereceyle bitireceğini düşünüyorum. 



Ermenistan için kötü bir dönüş yaptı diyebiliriz. Şarkıları çok vasat. Finale çıkması tamamen süpriz olur gene de provaları bekleyelim...




Ben genellikle Eurovision fanlarını anlamakta zorlanıyorum... Gerçekten! Tek düze bir ritimde giden inanılmaz derecede sıkıcı olan Macaristan'ın şarkısına herkes hayran durumda. Tamam şarkının hoş değişik bir havası var ama ne birinci olacak ne top 10 olacak kadar güzel değil... Üstelik solist sanki sesi kısılmış ya da ne biliyim yan odada bebek uyuyormuş havasında söylüyor bütün şarkıyı. Yapmayın etmeyin böyle bayat şarkılara yem olmayın. Gönlüm yarı finalde elenmesinden yana.




Norveç ilk şarkısını seçtiğinde gerçekten çok sinirlenmiştim. Birincisi favorim olan Annsofi'yi seçmemişlerdi ikincisi Margaret'in temsil edeceği açıklandığı anda herkes bir anda "Oslo 2014" yazmaya başlamıştı ki bu durumu hala sürdürenler var. Şarkıya olan düşüncelerimde ise bir gram değişiklik yok. Şöyle söyleyeyim karanlık bir tarafının olması güzel. Şarkı kötü değil ama... 1. mi? yapmayın lütfen Loreen'in üstüne bunu birinci görmek tam bir skandal olur. 




Dinleyemediğim bir şarkıya yorum yapmak da istemiyorum. Kötüsün Arnavutluk çok kötü hem de.




Tamamen zorlama bir şarkıyla ve Eldar'la Nigar özentiliğinin doruk yaptığı iki yapmacık insanla katılıyor Gürcistan. Benim tamamen dinlemekten sıkıldığım bir tür bu artık. Şarkı jüriye oynar mı? çok güzel oynar. Oy alabileceği ülkeler de var... Rahat finaldeler diyebiliriz. 




Bence yılın en sevimli en içten şarkılarından birine sahip İsviçre. Takasa isimli grupta hemen hemen her yaştan üye var. Sanırım en güzel özellikleri de bu. Grubun en genci 21 yaşıyla Sarah Breiter iken en yaşlısı 95 yaşındaki Emil Ramsauer! Kendisine yarı final akşamına kadar bir şey olmadığı taktirde Eurovision Şarkı Yarışması'nın en yaşlı katılımcısı ünvanını alacak! Gönlüm finalde olmalarında ama çok da mümkün olmayabilir gibi geliyor.



...Ve geceyi Romanya ile bitireceğiz. Herkesin bu sene nefret ettiği şarkılardan biri ki biraz da haklılar. Aslında şarkı güzel bence sorun şarkıyı seslendiren Cezar'da. Şöyle biraz sussa, söylemese gerçekten dinlenilesi olabilir... ama olmuyor. belli bir yerden sonra "Ay yeter suuuus" demek istiyorsunuz. Yarı finali geçeceğini hiç sanmıyorum.



Böylelikle 16 Mayıs akşamı 2.Yarı Finali tamamlayacağız!
Final yazısında görüşmek üzere... Herkese mutlu Mayıslar mutlu Eurovisionlar!!!